Kapadokya, insanın ve doğanın birlikte şekillendirdiği nadir coğrafyalardan biridir. Yüzlerce yıl boyunca volkanik patlamalarla oluşan yumuşak tüf kayalarının, rüzgâr ve suyla oyulması sonucu ortaya çıkan vadiler, sadece görsel bir şölen değil, aynı zamanda ruhu dinlendiren yürüyüş rotaları sunar. Kapadokya vadilerinde yürümek, sanki bir ressamın tuvalinde dolaşmak gibidir.
Göreme ile Uçhisar arasında yer alan Aşk Vadisi, adını kalp şeklindeki peri bacalarından alır. Vadinin kıvrımlı patikaları boyunca ilerledikçe, doğanın ustalıkla şekillendirdiği silüetler arasında kendinizi kaybedersiniz. Vadi boyunca zaman zaman karşınıza çıkan ahşap salıncaklar, çiftler için romantik anlar yaratmak üzere özel olarak konumlandırılmış.
Adını gün batımında kayalıkların aldığı kızıl renkten alan bu vadi, Kapadokya’nın en popüler “sunset point”lerinden biridir. Vadi boyunca eski şarap üretim yerleri, oyma kaya evler ve saklanmış küçük kiliseler keşfedilebilir. Özellikle gün sonunda, güneş ışığı vadinin kızıl tonlarını ortaya çıkarırken, doğa ve ışık adeta bir tiyatro sahnesi kurar.
Ihlara Vadisi, Kapadokya’nın diğer çıplak vadilerine kıyasla yemyeşil bitki örtüsüyle bambaşka bir görünüme sahiptir. Melendiz Çayı’nın kenarında uzanan 14 kilometrelik bu vadi, hem doğa yürüyüşü hem de tarih gezisi sunar. Kayalara oyulmuş eski kiliseler ve fresklerle süslenmiş ibadet alanları, doğanın ortasında mistik bir yolculuk yaşatır.
Güllüdere Vadisi, kalabalıklardan uzak kalmak isteyenler için ideal. Vadi boyunca güle benzer renk tonlarına sahip kayalar, küçük manastırlar ve tek başınıza yakalayacağınız huzurlu manzaralar sizi bekler. Doğa fotoğrafçıları için mükemmel bir arka plan sunar.
Kapadokya’nın vadileri, sadece yürüyüş alanları değil; doğanın sabırla yarattığı birer sanat eseri gibidir. Her biri farklı bir duyguya, renge ve hikâyeye sahiptir. Güllerle boyanmış sessiz bir yolculuk, kızıl taşlar arasında bir gün batımı ya da yeşil bir dere boyunca tarihle yürümek istiyorsanız, Kapadokya size beklediğinizden fazlasını sunar.